İncil, Tevrat ve Kur’an (Çağdaş İlmin Işığında)

KURANŞüphesiz ki, hem Kur’an ve hem de diğer semavi kitablardan olan İncil ve Tevrat da Allahu tealanın gönderdiği İlahi vahiylerdendir. Ancak; Tevrat ve İncil, insanlar tarafından zaman zaman üzerinde değiştirmelere maruz kalmış olduğundan, bugün değişime uğramamış İncil ve Tevrat yoktur. Kur’an-ı Kerim’i ise, bizzat Allahu teala, kıyamete dek koruyacağına dair söz vermiş olduğundan, O’nun bir harfi dahi değiştirilmeden günümüze dek hiç bozulmadan ulaşmıştır. Kuran’ın Allah tarafından korunacağını belirten ayet:
-“Hiç şüphesiz, Kuran’ı Biz indirdik. Onun koruyucuları da gerçekten Biziz.”
(Hicr Suresi, 9)
Kur’an’ın mucizevi İlahi bir kitap olduğuna başka delil olmasa dahi Kur’an’ın bugüne dek değişmeden ulaşmış olması yeterlidir.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem ) zamanında Arab edebiyatında özellikle şiir, zirveye çıkmıştı. Arab edebiyatını iyi bilenler Kur’an’ın ifade gücü karşısında acze düşmüştür.
Zamanımızda teknolojinin ilerlemesiyle bazı şeyler keşfedilmiştir. Bununla birlikte bu keşiflerin Kur’an tarafından haber verildiği görülmeye başlayınca bazı kimseler; “Bu mesajlar neden Kur’an’ın indiği devirlerde anlaşılmadı da şimdi ortaya çıktı? gibi haksız itirazlarda bulunmaktadır. Bunun sebebi nedir..?
Kur’an indirildiğinde henüz teknoloji sıfıra yakındı. O zamanlarda Kur’an, teknolojinin bu tür keşiflerinden açık ifadelerle söz etmiş olsaydı, o zamanki inkarcıların alay ve inkarlarının artmasına sebep olurdu.. Allahu teala bu sebepledir ki her konunun sırrını, uzmanı olan alim kimselere açık bırakmıştır.  Fıkhın kapısını nasıl ki, İmam-ı Âzam’a, İmam-ı Şafi’ye, tasavvufi konuların derinliklerini İmam-ı Rabbani hazretleri gibi büyük velilere açmışsa, çağdaş ilimlerin sırlarını da, konunun uzmanı olan ilim adamlarına açmaktadır.
Fransız yazarlardan Charles Mismer “Soirées de Constantinopleadlı eserinde Kur’an-ı Kerim’in bir ilim ve medeniyet kaynağı olduğunu şu sözlerle ifade etmektedir:
-“Hırıstiyanlar bilinçlenince Hıristiyanlıktan, Müslümanlar da cahil kalınca İslamiyet’ten ilgileri kesilir.”
-“Hıristiyanlığın yayılışından 15 asır sonra teşekkül etmiş Avrupa uygarlığı, nasıl olur da Hıristiyanlığa mal edilebilir? Bugüne kadar yeryüzünde görülen en parlak ve dünyayı etkileyen bin küsur yıllık bir İslam medeniyetinin  başlıca ve tek etkeni bir Kur’an esası olduktan sonra, bugünkü Müslüman toplumların cehaleti ve geri kalmışlığı nasıl olur da İslama mal edilebilir?”

       Fransız hukukçularından ve Akademi üyelerinden Victor Imberdis’nin “Mahomet et L’Islam”isimli eserinde şöyle der:
-“Kur’an bütün hukuk esaslarına kaynak olan kutsal bir kanun oldu. Şekli ne kadar muhteşemse, anlatım yönüyle de o kadar güzeldir. Bu yönüyle de gönülleri süsler ve yiğitlik ile cesareti son dereceye yükseltir.” 

      Fransa Bilimler Akademi Başkanlığı yapmış profesörlerden, Prof. Maurıce Bucaılle; Kitab-ı Mukaddes, Kur’an ve Bilim adlı kitabının Fransızca ismi, La Bible le Coran, et la science”’dir, Fransa’da Bilimler Akademi’sinde Başkanlık yaptığı sıralarda  semavi kitablara karşı bir araştırma merakı oluşması sebebiyle müslüman olmuş ve bu eserini yazmıştır. Araştırmalarını yaparken ölçütünün semavi kitabları çağdaş ilimlerin verileri ile test etmek olduğunu La Bible le Coran, et la science isimli kitabında şöyle ifade eder:
-“Kutsal Kitapların metinleri ile, bilimin verilerini karşılaştırmak her zaman için insanı düşündüren bir konu olmuştur.
Gerçekten İlahi vahyin, kesin bir şekilde yanlış olduğu belli olan bir hususu bidirmesi, düşünülemez.”
     Bu fikirlerinin doğrultusunda tetkik işine ilk önce İncillerden başlayıp, daha sonra Tevrat’ı inceleyen yazar, her iki kitabında çağdaş ilimlerin verileri ile bir çok yerde çelişkiye düştüklerini görünce, şu tesbitlerde bulunur:

-“Hırıstiyanlığın ilk asırlarında , sayısız İnciller arasında sadece dördünün resmi ve geçerli olduğuna hükmedilmiştir. Oysaki bu dört incil dahi kendi aralarında bir çok çelişkiler oluşturmaktaydı. Kilise dört İncil dışındaki İnciller için gizlenmesini emretmişti. Onlara verilen Aprocryphe(sahte) sıfatı, bundan ileri gelmektedir.
   Hıristiyanlıkla İslamiyet arasındaki bir başka temel fark da, İncil vahyedildikten sonra kaydedilmemiş olup, Kur’an ise vahyedildği andan itibaren kaydedilmiş olmasıdır.”
 -“İnciller açıldığında, daha ilk sayfada yer alan Hz. İsanın şeceresiyle ilgili ciddi bir problemin içine girmiş oluruz. Zira bu hususta Matta’nın verdiği bilgi, Luka’nın bildirdikleri ile açık bir çelişki göstreir. Üstelik Luka’nın bildirdikleri, insanın yeryüzündeki tarihi bakımından, çağdaş bilgilerle kesinlikle bağdaşmamaktadır. Bu çelişkiler Allah’a imana hiçbir halel getirmez. Zira bu sorumluluk İncilleri değiştirenelere aittir.”
– “Bir çok kıssa iki veya daha çok İncil yazarı tarafından pek çok farklı bir şekilde, anlatılır. Hıristiyanlar, bu çelişkileri tesbit ettikleri takdirde böylesi çelişkilerin bulunmasına şaşırırlar. Şaşırmalarının sebebi, İncil yazarlarının anlattıkları olayların konuları üzerinde bir çok tekrar yapmalarındandır.
  -“Haça gerilme olayı genel olarak İncil yazarları tarafından farklı bildirildiği gibi, özellikle üç İncil ve Yuhanna arasında bu farklar daha da dikkat çekici olmaktadır.”
-“Çelişkiler, rivayetlerin sonuna kadar uzar, çünkü Yuhanna ve Matta’dan hiç biri Hz. İsa’nın göğe yükselmesinden bahsetmezler. Bundan bahseden Markos ve Luka’dır.”
 -“Matta’nın hayali uydurmaları, İncil’ler arasındaki aşikar çelişkiler, tutarsızlıklar ve çağdaş bilimin verileri ile bağdaştırılamayacak taraflar, metinlerin çeşitli zamanlarda değiştirilmiş olması gibi durumlar, İncillerin, sırf insan hayalinden kaynaklanan bölümler ve parçalar ihtiva etmesine yol açmışlardır.”

     Profesör Maurıce Bucaılle, İncil ve Tevrat hakkında bu ve bunun benzeri araştırmalarını yaptıktan sonra, semavi kitablardan olan Kur’an’ı, Fransa’da bulunan Kur’an meallerinden incelemeye çalışır. Fakat; Fransa’da bulunan Kur’an meallerinin yanlış ve kasıtlı çevirileri kendisini tatmin etmeyince, Arapçayı, özel bir sebeple Arabistan’a gittiğinde öğrenip, Kur’an’ı aslından okuyup inceleme imkanı bulur ve şu açıklamalarını yapar: 

-“Kur’an’ın bildirdiklerinden hiçbirisi bilimsel bakış açısından herhangi bir itiraza yer vermez. Bu incelememizden çıkan başlıca sonuç budur.”
    Kur’an metninin çağdaş ilmin verileri ile  uygunluk dercesini araştırırken, hiçbir ön yargıya kapılmadan tam bir tarafsızlık içinde inceledim. Sonuç olarak Kur’an’ın modern dönem içinde bilimsel açıdan tenkit edilebilecek hiçbir yönü olmadığını kesin olarak kabule mecbur oldum.
    İyice bilinmelidir ki burada bilimin verilerinden söz edilirken, teorik olanlar değil, ilmin kesin ve nihai sonuçları kasdedilmektedir. “

   Prof. Maurıce Bucaılle’in ilmi tesbitlerine göre Kur’an ve Çağdaş Bilimin karşılaştırılması:

   KURAN VE ÇAĞDAŞ BİLİM
Batıda İslam hakkında ortaya çıkan tamamen yanlış değer hükümleri, bazen cehaletten bazen de kasıtlı bir aleyhtelikten kaynaklanmaktadır.
    Geçmişten miras kalan peşin hükümler ve iftiralarla çirkinleştirilmiş olan, İslam hakkındaki eski imajı terk etmek ve: Hıristiyan batı dünyasını, Müslümanlar yanında suçlu kılan haksızlıkları itiraf etmek gerekir.
   Avrupalı yazarların çoğuna göre, Kur’an’daki yaratılış kıssası, Tevrat’taki yaratılış kıssasına çok yakındır, bu sebeple her iki kıssayı parelel vermekten memnunluk duyarlar. Fakat, onların bu kabulleri hatalıdır, zira her ikisi arasında açık uyuşmazlık bulunmaktadır. Bilimsel açıdan hiç de küçümsenmeyecek bir takım önemli meseleler vardır ki, bunlara Kur’an’da rastlandığı halde, benzerlerini Tevrat’ta aramak sonuçsuz bırakır. Mesela:
   Tevrat’ta yaratılışın dünya günlerinden 6 günde olduğu ve yedinci gün (haşa) Allah’ın istirahate çekildiği yazıldığı halde, Kur’an’da geçen; “ sitteti eyyam”ın 6 uzun zaman dilimleri anlamında olduğu, Ebu Suud Efendi’nin Kur’an  tefsirinde bildirilir.    
    Eyyam”(günler) kelimesinin devirler anlamına geldiği Kur’an’ın başka ayetlerinde de mevcuttur. Mesela: “Miktarı elli bin yıl süren bir zaman devresinde olan “yevm”(gün), gibi…
    Kur’an’ın yaratılış hakkında verdiği bilgilerle, kainatın oluşumu hakkındaki çağdaş bilgiler arasında, hiç hiçbir surette en küçük bir aykırılık yoktur. Bugün elimizde bulunan Eski Ahid’in bu meseleler hakkında, ilmi yönden kabul edilmesi mümkün olmayan bilgileri verdiği, açıkça ortaya çıktığı halde , Kur’an’ın bilimle uyum içinde olması olayı, iyice üzerinde durulmayı gerektirir.
   İslamiyetin başlangıcından beri, Hz. Muhammed’in Tevrat kıssalarını kopya ettiği ithamları, hiç bir esasa dayanmaksızın, rastgele ileri sürülmüştür. Bu ithamların en küçük bir dayanağı yoktur. Bir adam nasıl olur da, her durumda muteber olan Kur’an metnini, günümüzden on dört asır önce, bilimsel yönden yanlışlıkları olan Tevrat’ın metinlerinden ayıklayarak doğru olan Kur’an metinlerini ortaya çıkarabilirdi?
   Nasıl olur da Hz. Muhammed çağımızda, bilimin netice itibari ile doğruluğunu isbatlayacağı bilgileri, kendiliğinden açıklayabilirdi?
   Kur’an, yaratılış konusunda, Tevrat’ınkinden tamamen farklı bir anlatım ortaya koymuştur.

   Prof. Maurıce Bucaılle’in bilimsel tesbitlerine göre Kur’an’a göre kaniatın genişlemesi:

   KAİNATIN (Evrenin) GENİŞLEMESİ
   Evrenin genişlemesi, çağdaş bilim tarafından yapılan en muhteşem keşif hadisesidir. Galaksilerin tayfının kırmızıya doğru sistematik olarak hareket etmesi, galaksilerin (yıldızlar topluluğu) birbirinden sürekli uzaklaşması ile açıklanmaktadır. Kainatın alanı durmadan genişlemekte olup, gök cisimlerinin bu genişleme içindeki hareketleri, ışık hızının kesrinden, ışık hızını aşan tutara kadar uzanmaktadır. Uzayın genişlemesi şu ayetle açıklanmaktadır:
-“Ves-semâe beneynâhâ bi eydin ve innâ le mûsiûn “ meali:” Biz göğü kudretimizle kurduk ve muhakkak onu genişletmekteyiz.” (zariyat/47)
   Kur’an, iki ayetinde, kainatın oluşumunun esas gelişim sürecini verir.
-“ E velemyerallezîne keferû ennes semâvâti vel erda kânetâ ratkan fe fetaknâhümâ ve cealnâ minel mâi külle şey’in hayy. E fe lâ yü’minûn” (Enbiya Suresi/30)   Meali:
“İnkar edenler görmediler mi ki, göklerle yer bitişikken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık?” (Enbiya/30)
     Başlangıçta unsurları birbirine bitişik (ratk) olan, ilkin tek parça olan kitlenin (fatk) işlemi anılıyor. Belirtmemiz gerekir ki, Arabaçada (fatk) kelimesi koparmak, (dessouder), ayırmak anlamlarına; (ratk )ise, kaynaştırmak , bitiştirmek anlamlarına gelir.”
Bu ayette değinilmek istenilen konu şudur: Kainatın dev bir atomdan yaratıldığı ve başlangıçta gökler ve yerin bitişik olduğu ve daha sonra büyük bir patlama (big beng) ile göklerin yerlerden ayrıldığı anlatılmak isteniliyor. Bu ayette dikkatleri çeken bir işaret daha bulunmaktadır; “…o inkar edenler görmediler mi ki?” yani; Kur’an’ın bu ifadesi, uzayın genişleme keşfinin, gayri müslimler tarafından yapılacağı işaret edilmektedir ki, gerçekten de bu keşif Müslüman olmayan Amerikalı Uzay Bilimcilerine aittir. İşte bu da Kur’an’ın bir başka mu’cizesidir.

Önerilen bağlantılar: Kuran’ın Bilimsel Mucizeleri

Loading

652 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bir yanıt yazın