İletişim

Aşağıdaki formu kullanarak bizimle iletişim kurabilirsiniz. Göndereceğiniz iletiler uygun görülürse bu sayfada yayımlanmaktadır. Mesajınızın yayımlanmasını istemiyorsanız ayrıca belirtmelisiniz. Adınızın görünmesini istemiyorsanız rumuz kullanın.

Dini konulardaki sorularınızı SORU-CEVAP sayfasından sorabilirsiniz. 

Sitemizle ilgili acil ve özel durumlar için Facebook İslam Dergisi sayfası özel mesaj kısmından irtibat kurunuz: 

Mobil: https://m.facebook.com/islamdergisi

Web: https://facebook.com/islamdergisi

IslamDergisi.Com

Loading

8.498 - 2
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“İletişim” üzerine 1.076 yorum.

  1. tel xxxxxxxxx hocam giriş cikş yapan görünmeyen insanlar bana sapıklık yapıyorlar bazen bunları görüyorum bunlar kendini bana ilah olarak tanıtıp yanımda bagırıyorlar allaha peygambere inanıyorsanız yardım edin

    1. Size cinler musallat olmuş insan şeklinde görünmektedir. İslam Dergisi Fecebook sayfamıza durumunuzu mesaj olarak yazarsanız size yardımcı olmaya çalışırım inşallah.

    1. Şia’yı tekfir etmek doğru değildir. Onlara ehli sünnet uleması kafir olarak bakmaz, sapık fırka olarak bakar. Biz de öyle yapmalıyız.

  2. Selamün aleyküm, sigorta ve kasko dinimizce caiz değil mi? Nakliye işleri yapıyoruz birkaç tane tırımız ile un taşıyoruz memlekete araçlarımız başta yüce allaha emanet sonra şoförlerimize ancak araçlar pahalı yurtdışı parçaları oluyor kasko yaptırdık harama bulaştık mı?

    1. Kasko yaptırmak
      Sual: Sigorta yaptırmak caiz olduğu gibi, otomobil için kasko sigortası yaptırmak da caiz midir?
      CEVAP
      Evet, caizdir.

      Kaynak: Dinimiz İslam

  3. Selamun aleykum

    Adim tuncay.niksardan yazıyorum

    Sohbet yeriniz var mi?
    Cübbeli Ahmet hocanin kitabi var envari idrsiyye diye

    1. Aleykümselam kardeşim. Sohbet yerimiz yoktur. Belki ileride sohbet kasetlerimizi neşredebiliriz. Envari İdrisiyye isimli eser hakkında bilgim yoktur.

  4. hocam selamün aleyküm bayram radyodan cevşen ve esmai idrisiye kitabı aldım idris a.s. mın ilmi ile yazılmış tesirli esmalardır deniyor durum hakikat midir değil midir
    selam ve dua ile hayırlı ramazanlar..

    1. Aleykümselam Ayşe hanım. İdris aleyhisselam dünyadan ayrılalı on binlerce yıl olmuş. Nereden ulaşmış o bilgiler? Müslümanları sömürmek için uydurulan o tür şeylere itibar etmeyiniz. Bizim kaynağımız Kur’an ve Sünnet icmai ümmet ve kıyası fukahadır.

  5. Saygıdeğer üstad tevekkülle ilgili yazınızı okudum içime işledi Rabbim razı olsun. Rabbimin yardımına bi kulunun aracılığı ile çok ihtiyacım var üstad sizinle iletişime geçebileceğim farklı bir yol var mıdır

    1. Estağfirullah. Emine hanım, bizimle iletişime geçebileceğiniz başka farklı bir yoldan söz etmektesiniz. Facebook İslam Dergisi sayfamıza üye olursanız oradan mesaj gönderebilirsiniz.
      Allaha emanet olunuz.

    1. selamün aleyküm hocam aylardır geçer diye beklediğim ancak bitmek bilmeyen bir gaz sıkıştırması problemim var. ne hikmetse namaz kılmadığım sırada hiç olmazken abdest almamla başlaması bir oluyor çok ciddi sıkıntı ve zahmete sebep oluyor namazda sürekli kasıyorum kendimi abdestli kalamıyorum zorluyor beni bu bir hastalık mı abdestle ilgisi var mıdır ne yapmalıyım

    2. Aleykümselam Ayşe hanım geçmiş olsun şifalar dilerim. Ayaklarınızı ve belinizi sıcak tutunuz. Gazlı içeceklerden uzak durunuz. Yine geçmezse bir uzmana muayene olunuz geçer inşallah.

    3. Aynı sorun bende de var yaklaşık iki yıldır.Bir vakit için 3 defa 4 defa abdest alıyorum.Abdestli duramıyorum çok zor bir durum.4 kere doktora gittim derdimi anlattım ama bir sonuç elde edemedim.Siz bir çare buldunuzmu bulduysanız banada söyleyin lütfen.

  6. hocam merhaba
    kuzenimin eşi alkol kullanıyor sürekli. arada tartıştığında eşine boşsun diyor talak üzerine yerli yersiz yemin ediyor. bu nikah ne durumdadır kuzenim ne yapabilir?

    1. Merhaba Ayşe hanım.
      Onun nikahı çoktan bitmiştir. Boşanma davası açıp derhal ayrılsın. Öyle kimseden koca olmaz.

    2. bi oluru yok mudur 2 çocukları var nikah tazeleme var deniyordu olabilir mi?

    3. bu kişi ramazan ayı kandiller hariç içen biri imanı hakkında birşey diyemem müslüman allaha inandığını söyleyen ramazanda oruç tutan biri namaz kılmaz sürekli alkol alıyor sarhoşken tartıştığında boşsun dediği olmuş boşyere arkadaşlarıyla muhabbetinde namusuma nikahıma talakıma diye yemin ediyormuş. bilinçsiz olduğunu düşünüyorum bu durumda n olur kadına günah var mıdır ayrılamıyor çocukları var aksi bi adam nikahın olmaması korkuttu bizi

    4. Ayşe hanım, İslamın gereği böyle. Bizim yapacağımız hiç bir şey yok.

    1. Yücel Tanay. Türkçe veya İngilizce yazıp gönderiniz. Çince bilen yok.

  7. selamun aleykum heba edilmiş 30 yılın ardından namaz, kurani kerim ve zikre başladım inşallah örtüneceğim de. zikre başladığımdan beridir sol gözüm sürekli seyirmekte ve baş ağrısı oluşmakta. çalışan biriyim. şuan örtülü değilim gün içersinde sürekli olarak zikir çekiyorum. karanlıkta tek başıma zikir çekmeye korkuyorum çünkü vesvese oluyor namaz kılarken de korkuyorum. eksiklerim var evet ama inşallah tamamlicam. gözle ilgili sıkıntımın ve baş ağrısının zikirle bir ilgisi olabilir mi ?
    bu arada her esmayı 10000 okuyorum

    1. Aleykümselam Fatma hanım. Allah kabul ve daim etsin. Peygamberimiz (aleyhissalatü vesselam);
      ” Az olup devamlı olan ibadetler daha makbuldür” buyurmaktadır. Her esmayı 10 bin çekmek çok ağır olur. Zira 99 esma Çarpı 10 bin eşittir günlük 990.000 bin yapar ki gece gündüz okusanız yine de yetiştiremezsiniz.
      Gözünüzde meydana gelen sıkıntı çok zikirden ve gözü açık zikir çekmekten olur.
      Vesvese ve korkuya gelince karanlık yerde ve yalnızken zikir çekmeyiniz. Şeytan içinize korku salarak sizi ibadetten vazgeçirmek ister. Sakın korkmayınız. Allah dilemedikçe hiç kimse size asla zarar veremez.
      Başınızı da kapatmayı ihmal etmeyiniz çünkü başınızı kapattığınız andan itibaren her saniye farz sevabı yazılır.
      Herhangi bir sıkıntı ve sorununuz olduğunda bize istediğiniz zaman sorabilirsiniz.
      Allah’a emanet olunuz Ayşe hanım.

    2. allah razı olsun. bu arada örtündüm. hamd olsun. bir günde bitiremiyorum bazı esmaları, bir iki gün sürüyor. nefsimi kırmam için ruhumun ihtiyacı var o yüzden bu kadar çok çekiyorum. rabbimin rızası için başladım. inşallah bitiririmde. aksi takdirde örtünemezdim. şevkle zikir çekmeyi çok isterdim ancak dediğim gibi korkuyorum. şu letaif durumu var ya hocam onu yaşamayı çok isterdim. buna da şükür. allaha emanet olunuz.

    3. Letaiflerin nurunun aslına, onunda aslına ve İlahi isimlerin nuruna ermeniz için kamil ve mükemmil bir mürşide intisap etmeniz gerekir.

    4. öyle biri yok çevremde ne yazık ki yine de Allah razı olsun kendi başıma yapabildiğimi yapıcam Allah kabul ederse inşallah.

  8. Ben arkadaşlarla bi havuza gitmişsim orada eski bi kız arkadaşımı görüyorum onla konuşurken bana ateş edip 4 yerimden vuruyorlar ama ölmüyorum sonra en yakın arkadaşım koltuğumun altına girip beni otobüse götürüyor ama 2-3 defa kaçırıyoruz otobüsü sonra ambulansa haber verecektik uyandım lütfen bunu yorumlayın çok merak ediyorum

  9. Hocam tesekkur ederim yorumunuz icin dukkandan cikmadan ruyadan uyandigim icin seviniyorum su an ben hatalarimi yanlis merhametten dolayi yaptim yani karsimdaki uzulmesin diye yanlis yapip Allahi uzdum kendime zulmettim zaafim bu noktada sanirim.Her gun Allahin rizasini kazanbilmek icin firsat ariyorum su anda hergun dua ediyorum bazen gece anlik kendime geldigimde uykuluyken dahi tovbe ediyorum hocam ilk baslarda daha sıkıntıliydim simdi daha iyiyim cok sukur beni dogru yola yonlendiren dertlerime de sukurler olsun gozumdeki perde kalkti dua ederken agladigim zamanlar oluyordu simdi daha huzurluyum.Rabbim sizden de razi olsun.Insan gunah isleyerek kendi vicdanina zulmediyormus anladim.insanin gunahlariyla yasamasi cok zormus keske onceden uyansaydim.

    1. Allahu teala yolundan ayırmasın hepimizi Hatice hanım. Allaha emanet olunuz.

  10. Hatice hanım Allahın rahmet ve bereketi üzerinize olsun. Günahlarınıza tövbe edip dönüş yapmakla çok isabetli bir iş yapmışsınız. Bu dünya hayatı çok çabuk geçicidir. Tıpkı, bir günün sabahından başlayıp güneşin batımına kadar bir süre gibidir. Akıllı olan kimse, gençliğine sağlığına servetine aldanmaz, sonsuz mutluluğu arar.
    Tövbe etmek kadar onu korumak da da en az onun kadar önemlidir. Onun için arkadaş çevreni değiştirip sağlam ve dinini yaşayan insanları seçmelisiniz.
    Rüyanıza gelince, Yağmur yağması İlahi rahmettir. Günün batmak üzere olması kıyametin yaklaştığına delalettir. Birilerinden kaçmanız, şeytanlardan ve kötü huylu kimselerden ve hatta nefsinizden kaçmaya çalıştığınıza delalet eder. Dükkan ise dinin koruyucu şemsiyesidir. Dükkandaki uzun boylu adam koruyucu meleğinizdir. İçeri giren köpek ise nefis şeytanıdır. Zayıflaması ve yağmurdan ıslanması, verdiğiniz mücadele ile nefis şeytanını güçsüz bıraktığınıza delalet eder. Köpeğe acımanız ise bazen şeytana uyup nefis şeytanını beslediğinize delalet eder.

  11. Hocam Selamın Aleyküm Bugün bir arkadaşımla sohbet ederken. Arkadaşım: içimden istemeden birden Allah’a küfür ediyorum (Tövbe tövbe) hemen besmele çekip tövbe ediyorum. Allah beni affeder mi dedi. Bende arkadaşıma Üzülmesin diye Allahu teala kalpten olan bütün tövbeleri kabul eder dedim fakat böyle büyük bir günahı kabul eder mi kafama takıldı.

    1. Aleykümselam Serkan. Arkadaşınızın içine gelen küfür şeytanın vesvesesidir. Şeytanlar bazen öyle fısıltı şeklinde küfür ederler sakın üzerinize alınmayın . “O şeytanın küfrüdür” diye itikat edinin yeter. Arkadaşınıza “Onu beğenmediğiniz ve diliniz ile söylemediğiniz sürece küfür etmiş olmazsınız” deyiniz..

  12. 1988-1992 YILLARI ARASINDA İZMİR DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİNDE OKUR İKEN, İZMİR HAKYOL VAKFI VE İSLAM DERGİSİ İLE KİMLİĞİMİMİZ, YAPIMIZI, MANEVİYATIMIZI OLUŞTURDULK.
    İSLAM DERGİSİNİN ANADOLU DAĞITIM’A NE ZAMAN GELİR DİYE HER GÜN UĞRUYORDUM.
    İSLAM DERGİSİNİ VE HAKYOL VAKFINI BARTIN’DA GÖRMEK İSTİYORUM,
    SELAM VE DUALARIMLA,…

    ÖZCAN KANMAZ
    BARTIN ÜNİVERSİTESİ
    EDEBİ,YAT FAKÜLTESİ
    FAKÜLTE SEKRETERİ

    0378.223 52 33
    0533.378 98 36

    1. Muhterem Özcan Bey kardeşim. İslam Dergisi için alakanıza çok müteşekkirim. Dergimiz şimdilik elektronik internet dersidir.
      Arzu ederseniz makalelerimizi buradan takip edebilirsiniz.

    1. Murakabe de rabıta olmaz. Günahlarını kontrol edersin. Hakk’a gönülden yalvarırsın. Gönlüne İlahi nurlar gelmeye başlarsa onları nefyedip hep eşsiz ve benzersiz Sübhan Rabbi istersin.

  13. Selamun Aleykum,

    Çok değerli Kardeşlerim,

    Son yıllarda Türkiye’de ve Tüm dünyada yazılı ve görsel basın yoluyla , Kıbrıs’ı gerçek kimliğinden koparmak her türlü imkanları kullanarak, Kumar ve eğlence merkezi olduğu gibi gösterilmeye çalışılıyor, Kıbrıs Adasının Peygamber Efendimizin (S.A.V.) zamanından beri Tüm İslam devletlerinin çok önem verdiklerini gördük, Sahabeler zamanından başlayarak Kıbrıs’a yapılan akınlarda şehit olan Sahabelerin sayısı tam olarak bilinmese’ de Adanın her karış toprağında olduğu kesindir.

    Kıbrıs adasının İslam Alemi için ne kadar önem arz ettiğini Siz değerli kardeşlerimizin daha iyi anlamak anlamak açısından 600 yıllık İslam hakimiyeti döneminde yapılan Camiler, Tekkeler, Medreseler ve Osmanlı eserlerini içeren bilgileri Ekte eklemiş olduğumuz dosyadan okuyabilirler,
    Birkaç örnek vermek gerekirse, Hz.Osman’ın hilateti zamanında (644-656)kocası Ubade b. Sarnit ile birlikte İslam ordularının Kıbrıs seferine katılan Hz. Peygamber’in (S.A.V) süt halası Ümmü Haram bint Milhan el-Ensariyye Türbesi bulabilirler. (Limasol şehrinde olduğu için T. C vatandandaşı olanların Avrupa kimliği olanlar ziyaret edebilir)

    Kıbrıs Adasının Bu güzel mekanları yerinde görmek isteyenler için, Kıbrıs gezi tur programlarını hazırlıyoruz, Uçak Biletleri, Uygun Otellerde konaklama, Hava alnından Transferler ve Kıbrıs’taki Tekkeleri, medreseleri, Camileri ve Tarihi mekanları içeren gezi programlarını içeren turlar düzenliyoruz.

    Allah Yar ve yardımcınız olsun
    HETİM TRAVEL
    Fehmi Caboğlu
    0548 834 5256
    [email protected]
    Kuzey Kıbrıs Girne

  14. Selâmün aleyküm hocam.bi arkadasimin eşine arabami satmasi icin verdim.arabami satti parasini alamadim.27 bin alacagim vardi adam öldü. Babasi da henüz vermedi.bu kul hakki nasil odenir hocam.

    1. Aleykümselam Kemal.
      Bu gibi durumlarda siz yasal yollara başvuracaksınız. Eğer yasal olarak açık deliliniz yoksa onların vicdanına kalmış. Bu durumda ölenin varisleri, ölenin mirasından ödemesi lazım. Mirası da yoksa babası veya çocukları ödemesi lazım.

    1. İletişimden yazınızı gönderebilirsiniz. Ancak yazınızı inceledikten sonra dergimiz ilkelerine uygun ise yayınlarız. Değilse yayınlamayız.
      İyi günler ve sağlık dileği ile…
      Site Yönetimi

  15. DOĞU TÜRKİSTAN BAĞIMSIZLIK HAREKETLERİNDE TARİKATLARIN ETKİLERİ VE ROLÜ

    İslami Tarikatlar ve akımlar Batı Türkistan ve Kuzey Kafkasya’daki Rus yayılmacılığı ve sömürgeciliğine karşı direnişler ve Milli Bağımsızlık Hareketlerinde çok büyük ve önemli roller oynamışlardır. Geçmişi 10.yüzyıla kadar dayanan Doğu Türkistan’daki bu islamı akım ve tarikatlar de aynı Türkistan ve Kafkasya Müslümanları gibi,Doğu Türkistan coğrafyalarda yaşayan Uygur Türkleri başta olmak üzere bütün Müslüman halklara manevi güç, işgalcılara karşı bir savunma seddi , kendilerine dönmeleri için daima moral ve dayanak olmuşlardır. Bu tarikatlar İslam’a ve Müslümanlara karşı hizmeti varlık sebepleri olarak kabul etmişlerdir. Tarikatlar ve islamı akımlar İslama ve Müslüman Halka hizmet amacından sapmadan, sosyal ve siyasi müdahalelerden kendilerini ve gerçek amaçlarını koruyabildiklerinde ise, müslüman halkı örgütleyerek bu kurtuluş haraketlerine öncülük ve Liderlik etmişler ve Türkistan ve Kafkas coğrafyalarının kurtuluşlarını temin etmişlerdir.

    yÜCEL tANAY-1

    Yücel TANAY / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

    Kuzey Kafkasyada Müridizm hareketi nasıl Rus sömürgeciliğine karşı bağımsızlık ayaklanmalarını örgütlemişse, Doğu Türkistandaki Çin emperyalizmine karşı ayaklanmalarda Sufi tarikatların büyük etkisi vardır. Kalabalık Çin nüfusuna karşı Uygurların milli kimliklerini korumalarının ardında yatan neden islama olan bağlılıklarıdır. Doğu Türkistanda (1865-1877 yıllarında hüküm süren Kaşgar İslam Emirliğinin Emiri Yakup Bey 17. yüzyıldan beri Doğu Türkistan’ı yöneten prestijli Nakşibendî ailesi mensubu Buzurk Hoca’yı iktidardan uzaklaştırmasına rağmen Doğu Türkistan’da Sufilik güçlüydü. Yakup Bey, kendisinden iki asır önce yaşamış olan Nakşibendî tarikatının kurucusu, ülkesinin başkenti Kaşgar’ın en önemli dini rehberi olan Afak Hoca’nın hatırasına çok saygı duyardı.

    yakuphan

    Yakup Bey aynı zamanda bir çok türbenin restorasyonu ve genişletilmesini emretti ki bunların arasında en ünlüleri Bibi Maryam, Ordam Padişah ve Sa’tuk Buğra Han türbeleriydi. Doğu Türkistan 1949’daki Çin Marksist Devrimi’ne kadar Hac yolları ağıyla Hindistan ve Osmanlı’ya bağlanıyordu ve bu yollar üzerinde birçok Süfi dergahları bulunuyordu. Süfi Kardeşliği bu yollar vasıtasıyla iktisadi, kültürel ve diplomatik ilişkilerde kayda değer rol oynamıştır. Mesala Türk Halveti ve Nakşibendî Süfi kuruluşları Osmanlı’nın Kaşgar’a yaptığı askeri desteğin sağlanması konusunda yardımcı olmuştur.

    Doğu Türkistan’da 30 Yıl Önce ve 30 Yıl Sonraki fark!
    Yakup Bey’in öldürülmesi ve Çin’in Kaşgar’ı tekrar ele geçirmesini takip eden onlarca yılda birçok Süfinin öldürüldüğü veya sınır dışı edildiği ve türbelerin yerle bir edildiğini öğrenmekteyiz.
    20. yüzyılın başlarında Doğu Türkistanlı Müslüman Türklerin siyasi hedefi Çin egemenliğinden kurtulmak ve vahalarda şer’i hukuku yegane hukuk olarak yürürlüğe koymak olmuştur. Bir çok dini şahsiyet (ahund) hatta Süfiler kısa ömürlü ve Şeriata dayanan bağımsız devletlerin kurulmasını sağlayan ayaklanmalara katıldılar. Bunun yanında 20. yüzyılın başlarında Basmacılar ayaklanmasının Sovyetlere yenik düşmesiyle Sovyetlerin dini zulümlerinden kurtulmak için Sovyet Fergana’dan Doğu Türkistan’a kaçan ve genellikle Nakşibendî olan Özbek şeyhlerle Elit Süfilik yeniden canlanmıştır.
    Doğu Türkistanda Sufi Tarikatlarını incelersek Nakşi bendi tarikatının Çeşitli kulları ortaya çıkar. Bunlar ise, Nakşibendiyye Hafiyye / Nakşibendiyye Tâkibiyye’dir.

    “Medrese-temelli Nakşibendîye” silsilesinin kurucusu Basmacılar ayaklanmasının 1926’daki başarısızlığından sonra Fergana’dan kaçan Namanganlı Şeyh Kameruddin (ö.1938)’dir. Nakşibendîye’nin tanzimcisi ve Mucahidin-i Nakşibendî’nin kurucusu olan Hindistanlı Ahmet Serhendî’nin izindeki Şeyh Kameruddin, Nakşibendiyye-Hafiyye’nin Orta Asya’daki temsilcisiydi. Kameruddin’in Süfilik silsilesinin ismi Nakşibendiyye-Tâ-kibiyye idi. Takibiyye, bilinmeyen bir tarihte Uş’ta ölen Kameruddin’in babası Salahattin-i Takib’in lakabından gelmektedir. Kameruddin 5 yıl Kargalık vahasında bulunduktan sonra öldüğü yer olan Yarkent çevresine daimî yerleşti. Bu Süfi şahsiyet, ruhani bir önder veya reis ve aynı zamanda, sosyal ve siyasi danışman olarak çalışmakla Şeyhin siyasi boyutuna bir örnek teşkil ediyordu. Zira O, 1938’de Müslümanların Tungan/Hui’lere (Çinli Müslümanlar) karşı ayaklandığı dönemde Kargalık’a temsilci olarak atanmıştı. Daha sonra Kameruddin hapse atıldı ve öldüğü yer olan Çin’e sürüldü. Onun yerini takipçilerinden biri olan Şeyh Eyyüp Kâri (Ziyauddin el-Yarkendi) (ö.1952, Yarkent) devraldı ve Nakşibendiyye-Tâkibiyye’ye Cumhuriyet devrinin son döneminde başkanlık ederek ağını bütün Doğu Türkistan’da sağlamlaştırdı. Eyyüp Kârî, Cumhuriyet rejiminin sonuda ve Komünist Doğu Türkistan’ın ilk yıllarında Nakşibendi Süfîleri üzerine en güçlü etkiyi bırakan şeyhtir. 1945’te Yarkent’te “Chong Medrese” (Büyük Medrese) adıyla özel bir medrese kurdu, ki bu medrese, Doğu Türkistan’da Nakşibendiyye-Hafiyye’nin kaynağı oldu.

    “Dergah-temelli Nakşibendîye” veya Nakşibendiyye-Cehriyye gibi Doğu Türkistan’daki kollarından ayrılan Nakşibendîyyenin özelliklerine ilişkin olarak, Kalenderler ve Evliya muhabbeti gibi diğer hareketlerin üstünde olduğu, Nakşîbend-i Tâkibiyye şeyhlerinin genellikle medresede eğitim gördüğü ve daha da önemlisi, bu şeyhlerin medrese ve dergahlara sistematik bir şekilde katıldıklarının belirtilmesi gerekir. “Kurlık”, “avamî” Süfilikten ayırmak için bir “elit Süfilik”i temsil etmişlerdir ve bu daha sonra İşanizm olarak adlandırılmıştır. Özellikle bu kolun önde gelen şeyhleri Hindistan’daki Deoband’ın medreselerinde eğitim gördüler. Nakşibendiyye-Takibiyye’nin takipçileri geçmişte ve günümüzde her türlü Süfilik çalışmasına karşıdırlar. Onlar Deobandi Süfileri gibi an’anevilîğine çok yakın, çok katı bir tasavvufun savunucularıdırlar, ancak Vehabiliğe şiddetle karşıdırlar. Chong Medresesi, 1972’de Çinliler tarafından kapatılıncaya kadar Süfiler yetiştirmeyi sürdürdü, ancak Nakibendiyye-Takibiyye Gülçe, Urumçi ve Turfan olmak üzere bütün Doğu Türkistan’a yayılmıştır. Eyyüp Kârî 1941’de Nakşibendiyye-Takibiyye’nin çalışmalarının içeriği hakkında bilgi veren ve bu kolun ayrıntılı silsilesini gösteren bir el kitabı yayınladı.
    Kitap, Eyyüp Kârî’nin yerine gelen bu silsilenin büyükleri tarafından yeniden yazılmış, güncellenmiş silsile şemasıyla beraber iki veya üç defa basılmıştır. Doğu Türkistan’ın en büyük Süfi şeyhi Eyyüp Kârî istisnai bir karizmaya sahipti ve tarihten öğrendiğimize göre Süfî şeyhler Aksu gibi uzak vahalardan, Yarkent’e onu ziyaret etmek ve yanında bulunmak için gelmişlerdir. Eyyüp Kârî’nin çalışmalarını yakından takip eden Çin hükümeti, 1945’te O’nun bazı ziyaretçilerini tutukladı.

    Çin kaynaklarına göre, 1950’de Eyyüp Kârî ve izindekiler diğer şeyh ve İşanlarla birleşerek Doğu Türkistan’a giren orduya karşı koydular. (7) Eyyüp Kârî bir yıl için ortadan kayboldu ve 1951 veya 1952’de esrarengiz bir biçimde öldü. Halefi olan Musa Han (ö.1960) da yeni Komünist rejime karşı başarısız bir savaş verdi. Çong Medresesi 1957’de kapatıldı ve 1960’da kısmen yok edildi. Günümüzde sadece camii varlığını sürdürmektedir.

    Bunun üzerine Nakşîbendiyye-Tâkibiyye yer altında çalışmayı veya geleneklerini korumak için yeni rejimle uzlaşmayı benimsedi. Süfî emirlerinin büyük çoğunluğunun uyduğu verasetin tersine Nakşîbendiyye-Tâkibiyye şeyhlerinin ölümünden sonra yerlerine, sistematik olarak onların çocukları geçmiyordu. Bu soyun son ünlü Şeyhi, 1987’de ölen Turfanlı Şahi Merdan idi. Bu yazı yazıldığı sırada, tarikat babası öldüğünde henüz bir çocuk olan Eyyüp Kâri’nin oğlu Musa Han (ö. 1960) tarafından yönetiliyordu. Bütün Doğu Türkistan’da Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin bir çok müridi var. .

    Büyük Tungan şeyhi, 2001’de kaza sonucu ölen Yusuf Halife’ydi. Eyyüp Kârî’nin el kitabı müritler arasında dolaşmaktadır ve geçenlerde Çağataycadan Arapçaya Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin Doğu Türkistan’daki diğer bütün Süfî soylarının aksine Uygur Müslümanları bir araya getirme konusunda başarılı olması işaret edilmeye değer bir olgudur.

    Nakşîbendiyye-Cehriyye

    Doğu Türkistan’daki ikinci büyük Süfî soyu Fergana’daki Nakşîbendiyye-Cehriyye’den doğmuştur. İlk başta Kaşgar ve Yarkent’te yerleşmiş üç dalı içerir. Zamanla iki dal, bu şehirden kuzeydeki Hotan ve Urumçi vahalarına yayılmıştır. Doğu Türkistan’ın Nakşîbendiyye-Cehriyye’sinin üç dalının kökenlerini dayandırdıkları, Semerkant’ta üslenen ve Nakşibendiyye Mücahidiyyenin Hüseyniyye dalının başı olan Halife Muhammed Hüseyin’in (ö. 1833-1834) öğrencisi ünlü Ferganalı Sufi Namanganlı Mecdub Namangani’dir (19. yüzyılın başlarında öldü).9 Bu üç dalın özellikleri şunlardır: Şeyhlerin haleflerinin tayininde verasete riayet, sesli zikr (cehrî) üzerine ve vecd içinde dans etmeye yapılan vurgu ve medreseden daha çok dergâh yolunun tercih edilmesi.10 Ayrıca bu soylardan bazıları kendilerini Kâdirî olarak takdim ederler. Kâdirilik, kurucusu Ahmet Sirhindi’nin zamanından beri, Nakşîbendiyye-Mücâhidiyye ile tarihsel olarak bütünleşmiş bir tarikattır.
    Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin ilk iki dalı, 19. yüzyılın başında, Kaşgar ve Yarkent’te, sonuncusu ise 20. yüzyılın ilk onyıllarında Yarkent’te kurulmuştu. Birinci çizgi Kaşgar’da, Namangan’dan göçen İgişi İşan (1812’de Kaşgar’da öldü) tarafından tanıtıldı. İgişi İşan, Mecdub Namangani’nin müridi idi. Fakat onun hakkında hiçbirşey bilmiyoruz. Onun oğlu Tahir Han Hoca (1947’de öldü) Kaşgar’da doğdu. On yıl Buhara’da bir medresede öğrenim gördü ve daha sonra Kaşgar’a geri döndü. Kaşgar’da Türkler, Tacikler, Tunganlar gibi çeşitli Müslüman etnik cemaatlerden çok sayıda üye alan bir dergâh kurdu. Müritlerinden biri 1937’de Urumçi’ye bir tarikat getirdi. Bu günlerde, Kâdiri bir grup olarak tasvir edilmektedirler. Tahir Han’dan sonra, günümüze kadar O’nun halefleri olarak oğlu ve torunu gelmişlerdir. 1952-1988 arası dergâh, otoritelerce kapatıldı ve bütün ayinler durduruldu. Bu dalın hatırası, Tahir Han Hoca’nın torunu Akhuncan İşan’ın Şubat 2000’de 56 yaşındayken ölümünden sonra, yok oldu. Çünkü Akhuncan İşan’ın kendi oğulları babalarının manevi mirasına karşı tamamen ilgisizlerdi.

    Nakşibend-i Cehriyye’nin ikinci dalı, Yarkent’te Molla Niyaz İşan (ö. 1889, Yarkent) isimli bir Yarkentli Uygur tarafından başlatıldı. Molla Niyaz İşan, Mecdub Namanganî tarafından Nakşibendî tarikatına kabul edilmek için Nemengan’a gitti. Daha sonra, Emir Yakup Bey Yarkent’e döndü. Dahası, sözlü geleneğe göre, Molla Niyaz İşan’ın babası, Hoca Niyaz İşan, kökenini Nakşîbendilerce yönetilen Hoca Hanedanı’nın kurucusu Âfak Hoca’ya (16. yy.) bağlıyordu. 19-20. yüzyıllarda, bir Fergani Sufi silsilesiyle, geleneksel Doğu Türkistan’ın Sufi silsilesinin birbirlerine dolanması nadir bir durumdur. Molla Niyaz İşan’ın damadı Hasta (ölümü. 1907, Yarkent) Divan’ı olan ünlü bir şairdi.11 Bu dalın son şeyhi olan Tukşun İşan, 1997’de öldü ve oğlu onun halefi oldu. Bu silsilenin Yarkent’teki dergâhı Doğu Türkistan’da muhafaza edilmiş ender tarihi Süfi binalarından biridir; vecd içinde dans etmek için geniş bir odası vardır.
    Fergani Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin üçüncü kolu, Yarkent’te, Basmacıların Sovyetler tarafından 1928’de yenilmesinden sonra Fergana’daki Andican’dan kaçan Abdullah [d. 1904. (Andican); ö. 1978 (Yarkent)] tarafından tebliğ edildi. Yerine geçen oğlu Ubaydullah (ö.1993) Cumhuriyet rejimi sırasında Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin Doğu Türkistan’daki daha çok temsilci şeyhi konumundaydı. O, Nakşîbendiyye-Cehriyye, edep, ahlak, İslam hukukunun bazı konuları ve Uygur tıbbı üzerine birçok kitap yazdı.12 Bu kitapların hiçbiri yayınlanmadı. Ancak üyelere el altından dağıtıldı. Ubeydullah’ın Eyyüp Kârî’den sonra takipçilerine Süfilik el kitabı dağıtan 20. yüzyıldaki ikinci Doğu Türkistan Süfisi olduğu belirtilmesi gereken bir husustur.

    Abdullah ve Ubeydullah tarafından kurulan dergah şebekesi özellikle Hotan’da olmak üzere bütün Doğu Türkistan’a yayıldı. Bu yazı yazıldığı sırada tarikat Ubeydullah’ın oğlu, Hidayetullah Han tarafından yönetilmekteydi.

    Çin Cumhuriyeti ve sonra Komünist Çin zamanında önde gelen şeyhler olan çağdaş Uygur Süfi şeyhlerine sorulduğunda, kaçınılmaz surette, Doğu Türkistan’a gelmelerinden 60 yıl geçmiş olmasına rağmen, Ferganalı şeyhler ve haleflerinin isimlerinden söz etmeleri gerçekten şaşırtıcıdır. Temeli bu şeyhlerden biri tarafından atılmış olan “Dergah-temelli Nakşibendîyye”, , türbe kültünü ve diğer popüler gelenekleri reddeden “medrese-temelli Nakşîbendi”ye (Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’ye) göre avamî İslam ve Doğu Türkistan’daki geleneksel Süfiliğin pratiklerine daha yakındı.
    Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’nin sertliğinin nedeninin iki açıklaması vardır. Birincisi Nakşîbendiyye-Tâkibiyye, oldukça ortodoks olan Nakşibendi Mucahidiyye’nin Süfi geleneğine bağlıydı ve Hindistan Nakşibendiyye’sinin başta temel kitabı olan, Serhendi’nin kitabı Mektubat’a çok saygılıydılar. İkincisi, Nakşîbendiyye-Tâkibiyye açıkça Deobandi reformizminin nüfuzu altındaydı. Bu nedenledir ki halis ve ortodoks bir Süfilik temsil etmek için Nakşîbendiyye-Cehriyye’nin taraftarlarını hiçbir zaman tanımadılar ve onlarla bağlantı kurmaktan kaçındılar. Özellikle anlaşmazlık konularından biri de zikrin uygulama biçimi olmuştur.

    Çiştiyye Tarikatı

    Elimizde hakkında çok az bilgi bulunan bir başka silsile de Doğu Türkistan’da var olan Hindistan Çiştiyye’sidir. 19. yüzyılda Afganistan’dan veya Hindistan’dan gelerek Doğu Türkistan’da Abdurrahman isimli biri tarafından tebliğ edilen Çiştiyye, günümüzde büyük olasılıkla Doğu Türkistan’ın güneyinde özellikle Hotan ve Yarkent’te bazı Hintli ve Afganlı ticari cemiyetlerin varlığı nedeniyle Hotan vahalarındaki köylerde görülmektedir. Son Çişti şeyhi Cemalettin (ö.1996) Abdurrahman’ın dördüncü torunuydu. Hotan vahalarındaki Çiştilerin vurmalı ve üflemeli müzik aleti eşliğinde kendinden geçiren danslar yaptıkları bilinmektedir.

    Aşırı Marksist olan Sovyet Türkistan siyasetinde olduğu gibi Süfi Kardeşliği Evliya sevgisi ve özellikle türbe ziyareti ile ilgili Çin siyaseti de aşağıda göreceğimiz üzere hiç yürümemiştir. Evliya türbeleri kesin olarak kapatılmamış ancak bunlara müsamaha gösterilmiştir. Ayrıca bazı Süfîler eziyete tabi tutulurken bazıları için de tam tersi bir durum söz konusuydu. Çin, din ile ilgili Marksist ilkelerin uygulamasından ziyade ülkenin siyasi birliği ve Çin nüfusunun güvenliği konusunda endişe duymaktadır. Durum böyle olmasaydı türbe ziyareti ve Süfi silsilelerinin durumu bugün karşılaştığımızdan daha kötü olurdu. Süfilere yönelik Çin politikası siyasi duruma bağlı olup Müslümanların rejime isyan ettiği noktalarda daha çok sertleşmektedir. Bununla birlikte mollalar, Süfiler, İşanlar ve bütün dini şahsiyetler hükümetin yakın gözetimi altındadır. Yukarıda açıkladığımız Süfi silsileleriyle ilgili devlet politikası açıkça daha az güçlü olan Nakşîbendiyye-Cehriyye silsilesine oranla büyük olasılıkla Eyyüp Kârî’nin 1950’de Çin’e karşı gelmesi ve Türk ve Çinli Müslümanlar arasındaki şebekesinin güçlü olması nedeniyle Nakşîbendiyye-Tâkibiyye’ye yönelik olarak açık bir biçimde daha sert olmaktadır. 1976’dan sonra Süfiliğe genel bir hoşgörü, Yarkent’teki bazı Nakşîbendiyye-Cehriyye gruplarına haftalık zikr ve dans törenleri için izin vermektedir. Gerçi izinsiz gruplar gizlice bir araya gelmeye devam etmişlerdir. Bunun yanında başka bazı vahalarda olduğu gibi Hotan’da iyi temsil edilen “Vehabiler” bütün Süfîler tarafından cahil ve kendi dinini bozanlar olarak nitelendirilmekte ve bunlara şiddetle karşı çıkılmaktadır. Süfilik ve özellikle Hoca Nakşibendi Hanedanı, Uygur münevverleri veya aydınları denilmeli ve hükümet çevrelerinden yükselen din karşıtı propagandaların ilgi odağı halindedirler. Eleştirilerin temeli sadece Marksist ilkelerinin uygulanmasıyla sınırlı olmayıp, Evliya sevgisini cemiyetçilik, Süfîleri sapkın kabul eden Müslüman reformizminden de ilham almaktadır. Hoca Hanedanı asırlar boyu halka eziyet eden feodal bir devlet olarak görülmektedir. Hanedanın kurucusu olan Âfâk Hoca, Hocaların İslam kurallarına riayetkâr ispat etmek ve Süfiliğin sapkınlık olduğunu göstermek için çabalayan Uygur münevverlerin veya aydınları denilmeli ele aldığı bir çok makale ve kitabın hedefiydi. Aynı zamanda Hocalar, uyuşturucu kullanıcısı ve propagandacıları olarak gösterilmektedir.
    Son olarak, Kalender ve Hocalara yöneltilen; dünyadan vazgeçmek anlamına gelen ve İslam’a zıttır şeklinde değerlendirilen “terk-i dünya” doktrininin insanları dinsizleştirdiği eleştirisi ve tasavvufa yöneltilen eleştiriler belirtilmesi gereken konulardır. Propaganda sadece tarihi değil, Hocaların mirasçıları ve türbeye saygı gösterenlerin varisi bildikleri günümüz Süfilerini (şeyh, işan, hoca, buvim) de ilgilendirmektedir.

    Tarih bize en azından 11. yüzyıldan beri Batı Türkistanda olduğu gibi Doğu Türkistan’da da dervişlerin (Kalender, abdal veya divâne) yaygın olduğunu göstermektedir. 20. yüzyılın ilk kısmında mahalli gazetelerde Kalenderler hırsız ve vurguncu olarak tanıtılmaktaydılar. Buna göre bekar yaşayan bu Kalenderler, gruplar halinde seyahat ediyorlar ve köylerde veya türbelerde dualar okuyarak dileniyorlardı. Örneğin Yarkent’te o kadar güçlüydüler ki “düzenli kurum” olarak nitelendirilmekteydiler. Kalenderler, sözlü zikr ve dans ederler. Ayrıca Ahmet Yesevi’nin şiir kitabının (Divan-ı Hikmet) da okuyucularıdır. Maoist devriminden sonra gittikçe azalmışlardır. Ancak günümüzde ve Yarkent’teki Çiltanlirim türbelerinde, evlenmeyen ve Kalenderlere has uzun saçları olan bazı gezgin dilenciler dolanmakta ve ziyaretçiler için dua okumaktadırlar. Bunlar ya yeni sosyal ve politik duruma kendini adapte etmiş Kalenderiyye’nin bir devamı ya da Kalender inanç ve tutumlarından etkilenen Uygur dilencilerinin yeni bir eğilimi olmalıdır. Bu dilenciler/dervişler kendilerine Kalender değil de aslında Uygur dilinde “hayatını türbelerin çevresinde geçiren, dünyayı terk eden ve uzun saçları olan gezer derviş” anlamındaki aşık (seven) ismini vermektedirler. 19. yüzyıldaki Rus Türkistanı’ndaki Kalenderler gibi bu aşıklardan bazıları Bahaüddin-i Nakşîbend’i ruhani önder olarak tanımaktadırlar. Bu aşıklar aynı zamanda müzik çalıp dans ettikleri toplantılarıyla ünlüdürler. Günümüzde Kalenderiyye, 19. yüzyılın başlarındaki yerel dergilerin yazdığı eleştirileri yansıtan Süfi karşıtı propagandası tarafından açıkça suçlanmaktadır. Süfi tasavvufu Kalenderiyye tarafından itiraf edilen meşhur “dünyadan vazgeçme” (terk-i dünya) kuralından ortaya çıkmış olarak sunulmaktadır ve Uygur ve Çin Komünistleri “dünyadan vazgeçme”nin anti-sosyal bir davranış olduğunu düşünmektedirler.
    İşanlar -bu kelime aynı zamanda elit Süfîzme bağlı olan Şeyhler tarafından da unvan olarak kullanılır, genellikle Nakşîbendi, Süfi asıllı dini şahsiyetlerdirler. İşan kelimesi elit Süfiliğe mensup olan şeyhlerin bir unvanı olarak da kullanılmaktadır. Doğu Türkistan’da 1949’a kadar çok güçlü olan İşanlar bu tarihten itibaren her dini eğilim gibi gerilemişlerdir. Güçleri karizmatik kökenden gelmektedir veya sosyolojik bir dille, politik patron-müşteri ağlarına denk tutulabilir. Bu nedenle İşanlar bir siyasi lider ve bazı durumlarda savaş ağası oldular. Kargalık’ta yüzlerce takipçisiyle bir dergahı yöneten İşhan Atahullah, siyasetçi gibi davranan yerel temelli İşan aristokratlarının en çarpıcı örneğidir. Tanınmış bir kimse ve İslam temsilcisi olarak Müslümanların Kargalık ayaklanmasına katılmış ve diğer tanınmış kimselerle beraber sonradan Hotan Emirliği’ne ilhak edilen kısa ömürlü yerel, İslamî bir devlet kurmuştur.20 Din karşıtı propagandalarda İşanlar, Hocalara ve şimdiki nesillerine denk tutulmaktadırlar. Yukarıda da açıklık getirildiği gibi mürit toplamayı bırakıp siyasetten uzak durdukları için, devlet tarafından işkenceye tabi tutulmayan İşanlar da vardır. Fergana’dan gelen zengin (103 yıl yaşamış) bir İşan aile temsilcisi Mirza Sadrettin Bey’in durumu böyledir. Mirza Sadrettin Bey 20. yüzyılın başlarında Sovyetlerden kaçarak Yengisar’ın yakınına yerleşmiştir. Süfilik hakkında çok az bilgiye sahip olan Mirza Sadrettin Bey’in 1949’daki kadar olmasa bile hâlâ müritleri vardır. Bugünlerde Süfi merasimlerini sadece dini bayramlar olduğu vakit düzenlenmektedir. O, gücü yerel bölge ile sınırlı kalmayan ve geniş bir mürid ağına sahip olan ilginç bir İşan örneğidir. Babasının Yengisar’daki çiftliğinin yakınındaki aile mezarlığında bulunan türbesi hâlâ ziyaret edilmektedir.
    Son olarak Nakşibendî-Cehri geleneğinden ilham almış olması gereken Mirza Sadrettin Bey’in silsilesine Tarika-i İslamiyye adı verilmektedir. Bu ismin sufi yolu için benzersiz ve duyulmamış olması İşanların ruhani esaslarının hatırasını kaybettiklerini göstermektedir.21 Tarika-i İslamiyye’nin Hotan’da bile üyeleri vardır ve günümüz Doğu Türkistan’ın dört geleneksel Süfî fırkasından biri olarak -diğerleri Nakşibendiyye-Hafiyye, Nakşîbendiyye -Cehriyye (veya Kâdiriyye-Nakşîbendiyye) ve Çiştiyye olmak üzere- çeşitli kollarda Süfîler tarafından listelenir.

    Büyük Türkistan’ın birçok yerinde olduğu gibi Doğu Türkistan’da da kutsal türbeler veya Onur-Grupları bulunmaktadır. Bu türbeler arasında en çok temsil edilenleri Hoca ve Şeyh türbeleridir. Birinci grup Türkmenistan’dan Kazakistan’a kadar yayılan ortak bir Süfi temelini paylaşan Hoca ailelerinin bir koluna mensupturlar. Hoca unvanı Arapçadaki Şerif veya Seyyid’e karşılık gelmektedir. Doğu Türkistan’daki bir Hoca cemaati olan ve Karakaş-Hotan mevkiindeki bir köyden adını alan (aynı zamanda Şahlık Hocası olarak da adlandırılır) İkizerik Hocaları, kökenini Süfî ataya dayandırır ve çarpıtılmış da olsa bazı tasavvufi tatbikatı sürdürür.22 Onlar Belh’ten Doğu Türkistan’a gelmiş olan Yusuf Hoca Mevlana Halfam’ın Kubrevi ataları olduğuna inanmaktadırlar. Yusuf Hoca Mevlana Halfam’ın anıt kabri Aksaray köyünde bulunmaktadır. İkizeriğin Hocası, grubun liderleri kabul edilen Yusuf Hoca’nın torunlarının isimlerini gösteren soy haritasına (Şecere) sahiptir ve bunlar günümüze kadar iyi bilinmektedir. Aslında Süfilik hatırası bu grupta muhafaza edilmiştir. Bunun sebebi, Süfilik törenlerinin (zikr, sohbet, tasavvufi şarkılar ve müzik) düzenlemesi hakkı kendilerine miras kalan Yusuf Hoca’nın erkek torunlarının grup liderleri olarak Hoca ve İşan unvanı taşıyan tek bir kolunun bulunmasıdır.
    Sufizm Doğu Türkistanda İslam’ın önemli bir boyutudur.Türbeler önemli yer tutar Müslüman Türklerin on asır önce Budistlerle savaştıkları yerlerde, örneğin Kaşgar, Hotan gibi bölgelerde kayda değer türbe merkezleri bulunmaktadır. 20. asırda en çok saygı gösterilen anıt mezarlar Kaşgar’daki Afak Hoca, Yengisar yakınındaki Ordam Padişah, Turfan’daki Tüyüg Hâcem, Hotan yakınındaki Câfer-i Sâdık, Artuştaki (Kaşgar) Satuk Buğra Han ve Kuça’daki Mevlana Reşidddin Türbeleridir.
    Yakup Bey’in emirliği sırasında Sufi önderlere saygı çok yüksekti. Türbeler muhafaza ediliyor ve genellikle İşan olan türbedarlara saygı gösteriliyordu. Dahası Yakup Bey gidilen şehirlerdeki türbeleri ziyaret edip, dua etmeyi bir kaide haline getirmişti.
    Yakup Beyin Emirliğinin Çin tarafından yeniden fethinden sonra bazı türbeler tahrip edilmiş ziyaretlerden sorumlu İşanlar da sürülmüşlerdir. Bazı türbeler kutsallığını ve meşruluğunu sağlayan sembollerden yoksun bırakılmışlardır. Bunların arasında en merkezi olanı kutsal “sancak”tır (tuğ, âlem, şadda). Tam olarak bir sırığa takılan renkli bir bez parçasıdır ve Doğu Türkistan’da, Müslüman dünyasının geri kalan kısmında, hatta Batı Türkistan’da bile benzeri olmayan bir rol oynamaktadır. 1938’de Yarkent de bütün kutsal sancaklar din karşıtları tarafından hurafelere karşı başlatılan bir kampanya sırasında toplatıldı.
    1990-1993 yılları arası ve 1997’den günümüze Türbe ziyaretleri. Ziyaretçilerin türbeleri ziyaret (tavaf) etmelerine, sancak (tuğ) dikmelerine ve kurban kesmeleri Çin işgal güçleri tarafından İzin verilmemektedir.. Birçok türbe yerle bir edilmiş, ayakta kalanlar bakımsız haldedir, restore edilmesine Çin sömürgeciliği izin vermemektedir.
    Marksist Çin komünist propagandası Doğu Türkistana Müslüman Türkler arasında yaygın olan Sufizmi batıl inançla ilişkilendirip eleştirmiş mücadele etmiştir
    Doğu Türkistan’da Batı Türkistan’da olduğu Sufizmin popüler bir parçası olarak kullanılan Sufizmin hastalıkları iyileştirici gücü olan Sufi müziği Doğu Türkistan’da resmi olarak yasaklanmıştır. Tehlikeli bir batıl inanç olarak betimlenmiştir.
    Şunu unutmayalım, Doğu Türkistanda Uygur Türk kimliğinin kalabalık Çin nüfusu ve asimilasyonuna karşı direnmesindeki güç İslam ve Sufizmdir.Bunca Çin saldırılarına karşın ayakta durmasının yegane nedenidir.

    Kaynakça:

    Abdurrahim Habibullah, Uygur Etnografisi, (Ürümchi- Shinjang Khalq Nashriyati, 1993), s. 315-316
    Abdurishit Khojamat, “Qarghiliq Nahiyisining 1926 Yildin 1936 yilghincha Bolghan 10 Yilliq Tarikhidin Aslima” (Records of tTen Years of the History of the District of Qarghilik Between the Years 1926 and 1936), Shinjang Tarikh Materiyalliri 12 (1983): s.207-209, 227-229.
    Th. Zarcone, “Le Culte des Saints au Xinjiang de 1949 a nos jours, “.
    Jappar Rahimi, “Qaraqashtiki Eqiz’eriq Ghojlarning Tarikhi Haqqida” (On the History of the Khwaja of Eqiz’eriq at Qaraqash), Shinjang Tarikh Materiyalliri 38, s. 381-400.
    Ablat Abbas, “Shaykhlar Haqqida Mulahiza” (Note on the Shaykhlar), Yengishahar Tarikh Materiyalliri, (Kashgar) 2 (1999): s. 190-195.
    http://www.uyghurnet.org/31496-2/

  16. ÖNCELIKLE SELAMUN ALEYKUM DEĞERLİ KARDESİM ÖNCELİKLE BU HİZMETİ YAPTIĞINIZ İÇİN SİZE CANU GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDİYORUM BİZİM ŞEYHİMİZİNDE SİLSİLESİNİ YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM
    MEVLANA HALİD BAĞDADİDEN SONRA
    HZ.AHMED İBNİ SÜLEYMAN ERVADİ (KS)
    HZ.AHMED ZİYAEDDİN GÜMÜHANEVİ(KS)
    HZ.HASAN HİLMİ KASTAMONİ (KS)
    HZ.İSMAİL NECATİ ZAĞFERANBOLİ(KS)
    HZ.ÖMER ZİYAEDDİN İ DAĞISTANİ (KS)
    HZ.MUSTAFA FEYZİ İBNİ EMRULLAHİ TEKFURDAĞİ (KS)
    HZ.HASİB İ SEREZİ (KS)
    HZ.ABDÜLAZİZ İ KAZANİ (KS)
    HZ.MUHAMMED ZAHİD İBNİ İBRAHİM İ BURSEVİ (KS)
    HZ.MAHMUD ESAD İBNİ HALİL MECATİ İ ÇANAKKALEVİ
    HZ.MUHARREM NUREDDİN İBNİ MAHMUD ESAD (KS)

    BU SİLSİLEYİDE YAYIMLARSANIZ ÇOK ÇOK SEVİNİRİM ALLAH ŞİMDİDEN SİZDEN RAZI OLSUN
    VESSELAM

    1. Aleykümselam ve rahmetullah sofi kardeşim. Muhterem Sadatların Silsile-i şerifini sayfamıza ekledim, dua ediniz.

  17. ÖNCELIKLE SELAMUN ALEYKUM DEĞERLİ KARDESİM ÖNCELİKLE BU HİZMETİ YAPTIĞINIZ İÇİN SİZE CANU GÖNÜLDEN TEŞEKKÜR EDİYORUM BİZİM ŞEYHİMİZİNDE SİLSİLESİNİ YAZARSANIZ ÇOK SEVİNİRİM

    MEVLANA HALİD BAĞDADİDEN SONRA
    ŞEYH HALİD CEZERİ
    ŞEYH SALİH SIBKİ
    ŞEYH MUHAMMED AYNİ
    ŞEYH HALİD ZEBARİ
    ŞEYH ŞAH HÜSEYİN BASRETİ
    ŞEYH İBRAHİM HAKKİ BASRETİ
    ŞEYH CELALEDDİN BASRETİ
    ŞEYH MUHYEDDİN BASRETİ
    ŞEYH MUAZ BASRETİ

    BU SİLSİLEYİDE YAYIMLARSANIZ ÇOK ÇOK SEVİNİRİM ALLAH ŞİMDİDEN SİZDEN RAZI OLSUN
    VESSELAM

    1. Aleykümselam sofi kardeşim. Gönderdiğiniz Silsilei Âliye’yi kaydettim. Sadatların duaları üzerimize olsun vesselam.

    1. Nurullah Bey. Dergimizin bazı ilkeleri vardır. Bunlardan en başta geleni yazılarınızın Ehli Sünnete uygun olması, müstehcenlik ve siyaset içermemesi gerekmektedir. Bununla birlikte makaleleriniz denetimimizden geçtikten sonra gerekirse filtreleme yapılır.
      Ayrıca dergimizin hiç bir maddi geliri olmadığı için yazarlarımıza herhangi bir ücret ödemememiz söz konusu değildir. Bu şartlarda gönderirseniz ayda bir makalenizi yayınlarız.

  18. selamun aleykum abdullah bekir bey ben daha once yazmistim ama ben muhsin hocayla irtibata gecemiyorum bilgisayar bilmedigim icin rica etsem siz beni arasaniz tel.0555 572 60 98

    1. Aleykümselam Salih bey. Dergimizin ilkeleri gereği telefonlaşma yapmıyoruz. Daha önce Muhsin hocanın Facebook adresini siz vermiştik. Ona ancak oradan ulaşabilirsiniz. Bilmiyorsanız birilerinden yardım alınız. Vesselam.

  19. Selamün aleyküm
    Hocam ben arkadaşımın gözüne sövdüm sonra hemen öyle söylelemek istemedigimi belirttim daha öncede bazı internet sitelerin de agiza ve göze sövmek küfürdür yaziyor bu konu hakkinda cevap verirseniz sevinirim selametle

    1. Aleykümselam.
      Müminin ağzına sövmek küfür alametidir. Çünkü ağız Kuran yoludur. Göze sövmek ise günahtır. Tövbe ediniz.

  20. Merhaba Bilinmez hanım.
    Peygamberimiz(salat ve selam olsun ona) şöyle buyurdu;
    – “Açıktan işlenen günahının tövbesini başkalarına duyurarak yapın, gizli işlediğiniz günahların tövbesini gizli yapınız başkasına duyurmayınız.” (Hadis-i Kütüb-ü Sitte)
    O arkadaşınız o günahına tövbe etmiş meğer o halde hiç kimseye anlatmasın. Artık onu unutsun.

    1. Hocam olay kendi basimdan gecti sadece gecmis zaman diye oyle “mis” seklinde yazdim.HKKINIZI HELAL EDIN. Hocam rica etsem soru tamamen silinebilir mi?

    2. Hayırlı sabahlar Bilinmez hanım. O bir cahillik olmuş keşke olmasa imiş. Tövbeden başka yapacak bir şeyde yoktur. O sorunuzu da sildim içiniz rahat olsun. Size tavsiyem geçmişle değil, bulunduğunuz anı değerlendirerek yaşayınız. Selam ve huzur ile baki kalınız.

  21. Selamınaleyküm cebrail A.S Kıldığı namaz kıssasını biliyordum Allah Razı Olsun.
    Bana hangi kaynaktan edindiğinizi açıklayarak veya ismini söyleyebilirmisiniz.
    Teşekkür ederim.
    Acil.

  22. Merhabalar 1960 larda yayınlanan islam dergisi ile bir bağınız varmı,o yıllara ait islam dergisi yayınlarına ulaşmamız mümkünmü

  23. Size sormak istediğim birkaç şey var bana yardımcı olursanız çok mutlu olurum. Yakın zamanda büyük bir haksızlığa uğradım ve 7 aydır büyük sıkıntılar yaşıyorum ama her seferinde Allah’a sığındım zaten başkada birşey yapamıyorum. Bu kişiden intikam almak istiyorum ama başıma daha çok bela açmaktan korkuyorum ama en çokta intikam almak için yapacağım herşey karşısında o kişinin benim yaşadıklarımı yaşamıyacağını biliyorum yani benim canımın yandığının binde biri onun canı yakmayacak. o yüzden Allaha bırakmak istiyorum ki eşit cezalandırılsın. lütfen doğru olan nedir? bana yardım edin hesaplaşmak en doğrusu mu ayrıca bazen böyle sayfalarda şunu duyuyorum bir insan hata yapsa bile tövbe ederse ve tekrar etmezse Allah affeder diye yazılıyor. ne yani şimdi bu kişi bu kadar şey yaşattıktan sonra tövbe ederse bu haksızlık böyle mi kalcak?

    1. Zeynep hanım önce şunu belirteyim ki siz tövbe konusunu yanlış anlamışsınız. İçinde kul hakkı olan bir suçun affı ancak hak sahibinin rızası alınmakla mümkündür. Bu hasepten size haksızlık yapan söz konusu kişi her ne kadar tövbe ederse etsin Allah onun tövbesini asla kabul etmez ta ki siz onu affedinceye dek.
      İntikam meselesine gelince size bu adam ne yaptı ki ona bu kadar kinlendiniz? İşi Allah’a havale edecekseniz duadan sonra sessiz kalıp neticeyi bekleyeceksiniz. Ayrıca şunu da belirtelim ki Allah her günahkarı bu dünya da cezalandırsaydı bu dünya imtihan salonu değil ceza infaz yurdu ahiret alemi olurdu. Onu affedip affetmemek sizin hakkınızdır. Dilerseniz onu affetmezsiniz sizin çektiğinizin benzerini çekmesi için Allah’a dua edebilirsiniz. Bundan dolayı kınanmazsınız. Ama size tavsiyem, fiili olarak suça karşı bir suç işlemeyiniz. Gerekirse o şahsa dava açınız. Onun cezasını mahkemeler kessin.

  24. Merhaba.rüyamda bi kadın ve bi adam önce beni boğazladı ben ellerinden kaçtım ama ablami yakaladılar onu boğmaya başladılar ablam yalvardı ağladı ama bırakmadılar sonra uyandım lütfen cevap verir misiniz çok etkilendim rüyadan

    1. Şeytan sizi korkutmak istemiş. Endişelenecek bir şey yoktur. Peygamber efendimiz: ” Kötü rüya şeytandandır” diye buyurmaktadır.

Bir yanıt yazın