Sabrın Meyvesi

Beyazıdı BestamiTürkistan’ın Buhara şehrinde bir genç vardı. Evlenmek istedi. Sâliha bir kız bulup evlendi. Gerdek gecesi, gelinin yanına vardı. Gelin, damada sordu:
– Kadınlara ait hayız bilgilerini öğrendin mi?
– Hayır, cevabını alan gelin edeple tekrar sordu:
– Allahü teâlâ, (Kendinizi ve ehlinizi Cehennem ateşinden koruyun!) buyurdu. İlimsiz, Cehennemden koruma işini nasıl yapacaksın?

Bu söz damadın hoşuna gitti. Hanımını Allahü teâlâya ısmarlayıp, Rey şehrine gitti. Onbeş sene İmâm-ı Muhammed Şeybânî’den ilim öğrendi. Hocası bu gence “Ebû Hafs-ı Kebir” adını verip, vatanına dönmesi için müsaade etti. Ebû Süleyman-ı Cürcanî ile yola çıktı. Harezm’de Ceyhun Nehri’ni geçerken, Ebû Hafs’ın kitapları suya düştü. Ebû Süleyman’dan, yazmak için kitapları ödünç olarak istedi. Ebû Süleyman dedi ki:
– O kadar okumalı ve öğrenmeli idin ki, kitaba ihtiyaç kalmamalıydı.
Ebû Hafs, bu söz üzerine Rey’e geri döndü. Altı senede bu kitapları ezberledi. Sonra evine dönerken yolda bir alime rastladı. Alim kendisine :
-” İlim öğrenmenin maksadı nedir..? dedi. Genç:
-” Sizce nedir? “dedi. Alim:
-” Bana bir yıl hizmet edersen öğretirim ” dedi.
Genç alim orada bir yıl daha kaldı ve bir yılı tamamladıktan sonra sordu:
-” Hocam şimdi öğrenebilir miyim, ilim öğrenmenin maksadı neymiş.? “dedi. Alim:
-” İlim öğrenmenin maksadı sabretmeyi öğrenmektir.” dedi.
Konuyu biraz açıklamamız gerekecek olursa, genç adamın üstadı neden bir cümle bilgi vermek için bir yıl hizmet istiyor diye bir soru akla gelebilir. Bazı alimler bilgiyi öğreterek verirken bazı alimler de bilgiyi yaşatarak vermektedir. Yaşatarak öğretmenin daha kalıcı ve etkileyici olduğu hikayenin sonunda anlaşılacaktır.  
Bundan sonra genç alim memleketi Buhara’ya döndü.  Buharalılar, suyun kenarına kadar genci karşılamaya geldiler. Çok izzet, ikram ve hürmette bulundular. O gece evine gitmedi. Bunu merak eden komşuları:
– Yirmibir sene geçti. Şehrimize geldiğiniz halde, evinize niçin gitmediniz? dediklerinde, bir kâğıt parçası çıkarıp ona baktı ve şöyle cevap verdi:
– Bu kâğıtta gördüm ki, bu gece hanımımın hayızının son gecesidir. Eve gitmedim. Bu sabah temizlenecek, ben de evde olacağım.” dedi. Dînimizin emir ve yasaklarına tam uyan hakikî âlimler, böyle dikkat ederlerdi. Ebû Hafs da bunlardan biridir. Bunun için şöhreti kıyamete kadar devam eder.
Rivayet edilir ki Ebu Hafs o sabah evine vardığında evinin bahçesinde hanımı ile baş başa oturan bir genç gördü ve bir an endişelendi. Kıskançlığın da getirdiği acelecilikle yayına bir ok yerleştirdi ve atmak üzere iken ilim öğrenmenin maksadının sabır olduğunu öğrenmek için bir yıl çalıştığı durum göz önüne gelince okunu atmaktan vazgeçti.. Kendi kendine
” Bu iş için bir yıl çalıştım. Acele etmemeliyim bu işin aslı neyse onu öğreneyim” dedi. Bahçeye girdikten sonra hanımına sordu :
-” Selamünaleyküm hanım. Bu yanında ki genç adam da kimdir..? dedi. Hanımı gülerek :
-” Hoş geldin efendim. Unuttun mu? Sen Buhara’dan ayrılırken ben hamileydim. İşte bu genç, karnımda taşıdığım oğlumuzdur. ” dedi. Ebu Hafs, o zaman ilim öğrenerek sabır elde etmeninin ne demek olduğunu yakin olarak anlamıştı.

Loading

313 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bir yanıt yazın