RABITA ve ZİKİR FARKI

rabıta şirk değil
 Büyük mutasavvıf İmamı Rabbani(kuddise sirruh) hazretleri rabıta ve zikri şöyle değerlendirmektedir:
“Mürşidin hayalini rabıta etmek, müride zikir etmesinden daha çok fayda verir. Çünkü tasavvuf yolunun başlangıcın da, müridin Hak Teala ile yakinliği tam değildir. Bunun için zikir yapmaktan çok faydalanamaz.”
(İmamı Rabbani Ahmedi Faruki Serhendî 1.cild 187. mektup)
İmamı Rabbani hazretlerinin burada vermek istediği mesaj, müridin Allah’a yakınlık kazanması mevzusudur. Tasavvuf yolunun başındaki bir mürid, zikrullahı gereği gibi yapamayacağı için Allah’ta fani olmuş bir mürşidin Allah’a manevi yakinliğini düşünmesinin, zikirden daha fazla etkili olacağını anlatmaktadır. Zira mürşidin kalbi İlahi ışığı yansıtan saf bir aynadır. Onun saf aynasına odaklanan BİR SUFİ, İlahi ışığın feyzinden bol bol faydalanır ve kendi kalbindeki manevi kirler yıkanır. Şayet bunda sebat ederse bir süre sonra o da saf bir ayna olabilir.
Müridin başlangıçtaki zikri ise, riya ve bazı saplantılar ile karışıktır. “Allah” diye bir hale kapılır ve ona tapınabilir. Veya kalp gözünün açılması için zikir yapabilir. Veya keramet sahibi olmak ve herkes tarafından saygı görmek için zikir yapabilir. Veya dünyalık bir isteğinin yerine gelmesi için zikir yapabilir. Bütün bunlar riya ve şirkle karışık zikir olacağı için, rabıta onun Hakka yakınlık kazanması için daha faydalı olur. İşte hazreti İmam o iki satırlık sözünde bunu ima etmektedir.
Yoksa art niyetli tasavvuf düşmanı neo selefiyeci alçakların Büyük alim ve veli Hazreti İmamın bu sözünü yaftaladığı gibi -haşa- mürşidin gölgesinin Allah’tan üstün olduğu manada asla değildir.

Şeyh Ebû Turab (k.s.) hazretleri bir dervişe;
-“Gel Bayezid-i Bistami’yi ziyarete gidelim” dediğinde, derviş ona :
-“Ben gelmiyorum. Var sen git. Zira ben günde Allah’ın nurlarını 70 defa müşahede ediyorum” der.
Şeyh Ebu Turab ona
:
– “Beyazid’i bir kez görmen, senin 70 kez İlahi nurları müşahedenden daha hayırlıdır”
deyince derviş ;
– “O halde hemen gidelim” der.
Her ikisi de yola çıkarlar ve yolda Bayezid’le karşılaşırlar. Derviş gerçekten Bayezid-i Bistami hazretlerinin nazarları karşısında bir haykırış kopararak vefat eder. Şeyh Ebu Turab Bayezid’e;
– “Ne yaptın adamı öldürdün” der. O şöyle cevap verir:

– “O derviş daha önce kendi gönül gözünden İlahi isimlerin nurlarının zıllarını(Yani nurların yansımalarını) görüyordu. Bizi görünce Zat-ı İlahinin nurlarının bizim yüzümüzde yansıdığını görünce o,  buna dayanmayarak   vefat etti.” der.


Abdullah Bekir (İslam Dergisi yazarı)

Loading

3.713 - 1
DİKKAT: Hakaret, küfür, tehdit içeren mesajlarla ilgili gerekli yasal işlemler yapılır. Tüm gönderilerde IP adresleri ve gönderim tarihi sistem tarafından kaydedilmektedir. Soru veya mesaj göndermeden önce nezaket kurallarına dikkat ediniz.

Aşağıdaki formu doldururken isim kısmında takma ad veya rumuz kullanabilirsiniz. İnternet sitesi kısmını boş bırakınız. Gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir. Eposta adresiniz yayımlanmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


“RABITA ve ZİKİR FARKI” üzerine 10 yorum.

  1. Hocam vird sürem 10-15 dk daha fazla uzadı acaba bi yanlışlık mı yapıyorum neden öyle oluyor ki? Halbuki aynı hızdayım

    1. Gülhanım onda bir yanlışlık yok. Oralara takılmayınız. Bir hal olur bazen 15 dakikalık vird yarım saat sürer bazen de 10 dakikada biter.

  2. Sa hocam bir de leysel haberu kel ayan diye bir kaide var.haber görmek gibi değildir. Insan bazen gördüğü şeyleri okuduğundan daha çok etkilenir madem evliyaullah avamin kalb ile iman ettiği bir kısım iman esaslarını gözüyle görüyor insan tasavvuf özü olan evrad riayet ve mucaha de yolunda bu güzelliklere kavuşuyor.aşki tahsil ettiği gibi marifetul lah ilmi de tahsil ediyor malumunuz.bu noktadan Zikr yapmayı keşif için- yani iman hakikatini keşif için-yapilabilir.çunku tek hakikat rabbimize aşk hakikati değil kader de bir hakikat meleklere iman da bir hakikat -.madem Tarikattan gaye hakikatlar ulaşmak ve imam i Rabbani dediği gibi bir hakikatin vüzuh ile inkişafi bin manevi Vecd e tercih edilir.rabbim bizi bu cennet gibi güzel dostlarının ulemanin yolundan ayırmayı. Aciz talebe niz caner

    1. “Leysel-Haberu kel-muâniyeh”(görmek gibi haber yoktur) hadisi şeriftir. Basiret nuru ile görülen marifetullahtır. Bu manada Allahı tanımak için tasfiye ve tezkiye gerekir. Bunun için iman, amel ve ihlas lazımdır. Bu üçün birleşmesinden hasıl olan ışık Allah sevgisidir. Gönül sarayına Allah sevgisinin ışığı düştüğünde gerçek sanılanlar da gölge olur. Bu sevgi ışığı ile kılınan iki rekatlık bir namaz, bin yıllık ışıksız namazdan efdaldir. Bu konular çok uzundur yaşamadan anlaşılmaz.
      Vesselam.

  3. Zikir ederken basiretimizin açilmasi illet derecesine çıkmaza(sırf bunun için yapmasak rızası için yapsak) da sadece virdi okumaya şevk verme derecesinde olsa caiz mi abi çünkü iman i Şuhudi sahibi olmak gaye ölçüsünde vasitalar dan dir.bu yol da çünkü ilim öğrenmenin farklı bir yolu.nasil akılla öğreniyoruz kalp gözümüz le de tecrübeye dayalı hissi ve Şuhudi olarak öğreniyoruz.

    1. Virdi, basiretinin açılması için yapan, basiretten mahrum kalır. Virdi Allah rızası için yapan ise hem basireti açılır, hem de Allahu tealanın rızasını kazanmış olur.

    2. Teşekkür ederim ustadim lakin basiretimizin açılmasını illa kerametvâri şeyleri görmek olarak inhisar etmeniz eksik değil mi?ya da benim o mânayi kast ettiğimi anladiniz herhalde hocam.mesela bizler Zikr in bir çeşidi olan kuran okumayı en başta allah rızası için ve sonrada hadiseler in arkasındaki gizli esmalari fark edebilmek için okuyamazmiyiz aynı şey diğer virdler için de geçerli değil mi?bizler allah cc i Zikr edelim ki o da bize hakim ismini imdadıma yetiştirsin aklimla kainattaki hikmetleri göreyim rahim ve vedud ismiyle yetişsin kalbimi ayrılık acilarina karşı muhabbeti ile yetişsin ve tedavi etsin

    3. Basiretin açılması için kerametvari şeyler serdetmiş değiliz. Sanırım yanlış anlaşılmalar vaki olmuştur. Basiret demek, başkalarının göremediği nurları seyretmek halavetleri tadıp kendinden geçmek değildir. Basiret nuru odur ki, hakkı batıldan ayıran temyiz gücüdür. Buna erdinse başka şeyleri göremediğin için gam yeme.
      Zira kevni kerametlere benzer şeyler hindu ve Budist rahiplerinde de görülmektedir. Ancak onların esma ve sıfat nurlarının verdiği temyiz gücünden bihaberdir. Ondan yana onların asla nasipleri yoktur ta ki Müslüman olalar.
      Tariki nakşibendinin bidayetinde Allah zikri ve nefyi isbat zikri iler süluk yapılır. Ortasında Kur’an okumakla, nihayette ise nafile namazlarla seyr-i süluk yapılır.
      kalb masivadan tasfiye edilmedikçe, nefis tezkiye kaba ve ince necaset hükmündeki pisliklerden tezkiye bulmadıkça gönül ikliminde arı duru olmayı beklemek beyhudedir.

    4. Size olan muhabbetimde istigrak hali yaşıyorum galiba.allah razi olsun hocam

    5. Estağfirullah, Caner kardeşim. Biz vesileyiz, Rabbim gönlünüzü huzur ve istikamet üzere kılsın.

Bir yanıt yazın